Rising Force
1 sayfadaki 1 sayfası
Rising Force
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Efendim, MMORPG’lerle içli dışlı bir insanım, biliyorsunuz. Sizler de bildiğim kadarıyla, yeterince farklı MMO oynuyorsunuz fakat eminim ki uzun zamandır ne siz, ne de ben bilim kurgu tabanlı bir MMO oynadık. (“Star Trek” demeyin sakın!) Alıştığımız; kılıç, kalkan ve büyü yerine robot, roket gibi silahlar göreceğimiz bir oyun Rising Force. O alıştığımız Orta Çağ havasından çıkmak fazlasıyla zor olacak, biliyorum ama artık farklı dünyalara yol almanın vakti geldi.Rising Force’a girer girmez, seri üretime bağlamış MMO’larda göremediğimiz bir demo karşılıyor bizi. Senaryoyu ve yaşananları genel hatlarıyla anlatan bu demo sayesinde, oyunun dünyası hakkında bir fikrimiz oluyor. Ana menüye geldiğimizdeyse; Bellato Union, Holy Alliance Cora ve Accretia Empire isimli üç farklı ırk, seçilmek üzere bizleri bekliyor. Irkımızı seçtikten sonra yapmamız gereken ilk iş, sınıfımızı seçmek. Seçebileceğimiz sınıflarsa; Warrior, Spiritualist, Ranger ve Specialist olarak dörde ayrılmış durumda. Accretia Empire, bir robot ırkı olduğu için büyü kullanamıyor ve bu sebeple Spiritualist sınıfını seçemiyor. İlerleyen seviyelerdeyse seçtiğimiz bu sınıflar, edindikleri özel silahlar sayesinde birbirlerinden ayrılıyorlar. Özellikle 30. ve 40. level arasındaki oyuncularda çok net olan farklılık, oyunda sınıf sayısının az olduğu gerçeğini değiştirmiyor fakat karakterimize yakından bakınca edinilen eşyaların yanında, farklı özel yetenekler de seçilebildiğini görüyor ve benzerlik konusuna kafayı takmıyoruz.
[Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]Genelden özele gitmeye çalışalım: İlk olarak, dinamik kamera sistemi sayesinde karakterimizi herhangi bir açıdan görebilmemiz mümkün. Benzeri oyunlardakilere göre neredeyse hiç sorun çıkarmayan bu sistem sayesinde, oyunu rahatça oynayabiliyoruz. Dikkat çeken bir diğer özellikse HP ve MP’den farklı olarak, dayanma gücünün de oyuna dahil edilmiş olması. Karakterimizin dayanma gücüne koştukça azalıyor. Bittiği zaman da karakterimiz otomatik olarak yürüme moduna geçiyor. Yani temel olarak birazcık koşup birazcık yürümemiz gerekiyor ki karakterimizin dayanma gücü bir anda bitmesin. Aslında dayanma gücünün oyuna olan etkisi, PvP ve genel hatlarıyla dövüş sistemi üzerine... Özellikle savaştan kaçmak için elinden geleni ardına koymayan oyuncular için özel olarak tasarlanmış gibi. Düşünsenize, sürekli bir savaş içerisindesiniz ama rakibiniz istediği zaman koşarak kaçabiliyor. Oyunu oynadığınız zaman fark edeceksiniz ki dayanma gücü oluşumu Rising Force’a güzel bir şekilde yedirilmiş ve savaşlara farklı bir hava katmış.Rising Force’ta, son dönemde pek sık rastlamadığımız loot sistemi mevcut. Mob’lardan düşen parçalar ve eşyalar haricinde öldürdüğümüz oyunculardan da loot alabiliyoruz. Özellikle diğer oyunculardan düşen eşyalar oldukça değerli. Bu parçaları NPC’lere satabildiğimiz gibi, aynı zamanda yapacağımız craft eşyalarda da kullanabiliyoruz. Bu sayede oyunun PvP yönü büyük bir önem kazanıyor ki bu, oyun dinamikleri açısından oldukça önemli. Oyundaki eşya sayısı oldukça fazla fakat özellikle 40. level’dan sonra kullanılan eşyalar limitli. Farklı ve “rare” diye adlandırdığımız eşyalar içinse bir hayli ter dökmemiz gerekiyor. Yine de yamalarla eşyalar çeşitlenecektir.
Kullandığımız silahlar beni etkileyen şeylerden biri oldu. Özellikle bilim kurgu bazlı oyunlarda kılıç - balta gibi silahlar görmek beni hep mutlu etmiştir. Pek tabii ki bunlar öyle düz silahlar değil; ziyadesiyle büyük ve farklı olan bu silahlara, menzilli silahlar da ekleniyor. Oyunda her ırk farklı silahlara sahip. (Bellato - Massive Armored Unit (MAU), Cora - Animus, Accretia - Siege Kit gibi...) Zırhlara gelince... Üç ırkın da özel zırh modellemeleri mevcut. Karakterler de gayet güzel modellenmiş ve fizik motoru sorunsuz bir şekilde çalışıyor fakat zırhlar birazcık birbirlerine benzediğinden mütevelli, bir noktadan sonra tüm ırk sanki tek bir kişiymiş gibi gözükebiliyor. Rising Force dünyasında bolca karşılaşacağımız yaratıklarsa tıpkı karakterlerimiz gibi gayet güzel görünüyor ve epey farklılar.Oyunun haritası bir hayli geniş. Başlangıç noktamızda bulunan bir teleport sayesinde, dünyanın herhangi bir yerine tek bir tık ile gidebiliyoruz. Her bölgenin kendine has bir haritası olduğunu söylememe gerek yok sanıyorum ki. Bu noktada ilk dikkatimi çeken şey, yaratılan bölgeler oldu. Özellikle benim gibi post apokaliptik dünyaları seviyorsanız, Rising Force ne dünyası sizi içine çekecek demektir. Değinmem gereken bir başka konu var ki aman diyeyim, sizi korkutmasın: Şu an için oyunda herhangi bir binek yok. Bu sebepten, gittiğimiz bölgede görevimize ulaşmak bazen zaman alabiliyor fakat yukarıda da belirttiğim gibi, teleport sistemi sayesinde ulaşım hiç de zor değil.
[Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]Teleport sistemi ve yaratıklardan bahsetmişken görevlere değinmemek olmaz; görevler, bilinenin aksine ayağımıza geliyor genelde. Yani gidip herhangi bir NPC’den görev almıyoruz. Bunun yerine otomatik olarak gelen görevleri yapıyoruz. Yeni görevler, arabirimimizin sağ alt tarafında beliriyor. Böylece biz oyuncular büyük bir zaman kaybından kurtulmuş oluyoruz. Irkımıza ne avantajlar sağlayacağını bildiren bu görevler, aynı zamanda RPG ruhunu da koruyor fakat yaptığımız görevler bilindik, “10 kurt, 20 kuzu” makrosundan sıyrılamamış. Bunun en büyük sebebiyse şüphesiz ki oyunun ağır bastığı yönün PvP olması. İlk başlarda level atlarken birazcık sıkıntı çekebilirsiniz ama bu sizi yıldırmasın. Dediğim gibi, 30. level’dan sonra her şey rayına oturuyor.Rising Force, PvP konusunda bir hayli iddialı bir oyun çünkü oyun içi dengeleri gayet oturaklı ve an itibariyle çok fazla sayıda silah ve zırh içermediğinden, iş direkt oyuncuların becerilerine kalıyor. “Chip Wars” adı altındaki PvP alanına sekizer saatlik aralıklarla üç kere girebiliyoruz. Genel hatlarıyla “free-for-all” sistemini benimseyen moddaki amaç, rakip takımın kulesini yıkmak. Takım olarak oynadığımız bu modu kazandığımız takdirde, bulunduğumuz madeni yedi saatliğine kontrol altına almış oluyoruz. Eğer üzerinizde gerekli eşyalar varsa bolca bu PvP arazisinde olacağınızı garanti edebilirim. Yine de 25. level’dan önce bu bölgede boy göstermeyi düşünmeyin bile. Hatta bazen 30. level bile yetmeyebiliyor. Bu arada, düşmanlarımızı öldürdükçe kazanacağımız “contribution” puanları sayesinde karakterimizin “rank”ini yükseltebiliyoruz.
Efendim, MMORPG’lerle içli dışlı bir insanım, biliyorsunuz. Sizler de bildiğim kadarıyla, yeterince farklı MMO oynuyorsunuz fakat eminim ki uzun zamandır ne siz, ne de ben bilim kurgu tabanlı bir MMO oynadık. (“Star Trek” demeyin sakın!) Alıştığımız; kılıç, kalkan ve büyü yerine robot, roket gibi silahlar göreceğimiz bir oyun Rising Force. O alıştığımız Orta Çağ havasından çıkmak fazlasıyla zor olacak, biliyorum ama artık farklı dünyalara yol almanın vakti geldi.Rising Force’a girer girmez, seri üretime bağlamış MMO’larda göremediğimiz bir demo karşılıyor bizi. Senaryoyu ve yaşananları genel hatlarıyla anlatan bu demo sayesinde, oyunun dünyası hakkında bir fikrimiz oluyor. Ana menüye geldiğimizdeyse; Bellato Union, Holy Alliance Cora ve Accretia Empire isimli üç farklı ırk, seçilmek üzere bizleri bekliyor. Irkımızı seçtikten sonra yapmamız gereken ilk iş, sınıfımızı seçmek. Seçebileceğimiz sınıflarsa; Warrior, Spiritualist, Ranger ve Specialist olarak dörde ayrılmış durumda. Accretia Empire, bir robot ırkı olduğu için büyü kullanamıyor ve bu sebeple Spiritualist sınıfını seçemiyor. İlerleyen seviyelerdeyse seçtiğimiz bu sınıflar, edindikleri özel silahlar sayesinde birbirlerinden ayrılıyorlar. Özellikle 30. ve 40. level arasındaki oyuncularda çok net olan farklılık, oyunda sınıf sayısının az olduğu gerçeğini değiştirmiyor fakat karakterimize yakından bakınca edinilen eşyaların yanında, farklı özel yetenekler de seçilebildiğini görüyor ve benzerlik konusuna kafayı takmıyoruz.
[Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]Genelden özele gitmeye çalışalım: İlk olarak, dinamik kamera sistemi sayesinde karakterimizi herhangi bir açıdan görebilmemiz mümkün. Benzeri oyunlardakilere göre neredeyse hiç sorun çıkarmayan bu sistem sayesinde, oyunu rahatça oynayabiliyoruz. Dikkat çeken bir diğer özellikse HP ve MP’den farklı olarak, dayanma gücünün de oyuna dahil edilmiş olması. Karakterimizin dayanma gücüne koştukça azalıyor. Bittiği zaman da karakterimiz otomatik olarak yürüme moduna geçiyor. Yani temel olarak birazcık koşup birazcık yürümemiz gerekiyor ki karakterimizin dayanma gücü bir anda bitmesin. Aslında dayanma gücünün oyuna olan etkisi, PvP ve genel hatlarıyla dövüş sistemi üzerine... Özellikle savaştan kaçmak için elinden geleni ardına koymayan oyuncular için özel olarak tasarlanmış gibi. Düşünsenize, sürekli bir savaş içerisindesiniz ama rakibiniz istediği zaman koşarak kaçabiliyor. Oyunu oynadığınız zaman fark edeceksiniz ki dayanma gücü oluşumu Rising Force’a güzel bir şekilde yedirilmiş ve savaşlara farklı bir hava katmış.Rising Force’ta, son dönemde pek sık rastlamadığımız loot sistemi mevcut. Mob’lardan düşen parçalar ve eşyalar haricinde öldürdüğümüz oyunculardan da loot alabiliyoruz. Özellikle diğer oyunculardan düşen eşyalar oldukça değerli. Bu parçaları NPC’lere satabildiğimiz gibi, aynı zamanda yapacağımız craft eşyalarda da kullanabiliyoruz. Bu sayede oyunun PvP yönü büyük bir önem kazanıyor ki bu, oyun dinamikleri açısından oldukça önemli. Oyundaki eşya sayısı oldukça fazla fakat özellikle 40. level’dan sonra kullanılan eşyalar limitli. Farklı ve “rare” diye adlandırdığımız eşyalar içinse bir hayli ter dökmemiz gerekiyor. Yine de yamalarla eşyalar çeşitlenecektir.
Kullandığımız silahlar beni etkileyen şeylerden biri oldu. Özellikle bilim kurgu bazlı oyunlarda kılıç - balta gibi silahlar görmek beni hep mutlu etmiştir. Pek tabii ki bunlar öyle düz silahlar değil; ziyadesiyle büyük ve farklı olan bu silahlara, menzilli silahlar da ekleniyor. Oyunda her ırk farklı silahlara sahip. (Bellato - Massive Armored Unit (MAU), Cora - Animus, Accretia - Siege Kit gibi...) Zırhlara gelince... Üç ırkın da özel zırh modellemeleri mevcut. Karakterler de gayet güzel modellenmiş ve fizik motoru sorunsuz bir şekilde çalışıyor fakat zırhlar birazcık birbirlerine benzediğinden mütevelli, bir noktadan sonra tüm ırk sanki tek bir kişiymiş gibi gözükebiliyor. Rising Force dünyasında bolca karşılaşacağımız yaratıklarsa tıpkı karakterlerimiz gibi gayet güzel görünüyor ve epey farklılar.Oyunun haritası bir hayli geniş. Başlangıç noktamızda bulunan bir teleport sayesinde, dünyanın herhangi bir yerine tek bir tık ile gidebiliyoruz. Her bölgenin kendine has bir haritası olduğunu söylememe gerek yok sanıyorum ki. Bu noktada ilk dikkatimi çeken şey, yaratılan bölgeler oldu. Özellikle benim gibi post apokaliptik dünyaları seviyorsanız, Rising Force ne dünyası sizi içine çekecek demektir. Değinmem gereken bir başka konu var ki aman diyeyim, sizi korkutmasın: Şu an için oyunda herhangi bir binek yok. Bu sebepten, gittiğimiz bölgede görevimize ulaşmak bazen zaman alabiliyor fakat yukarıda da belirttiğim gibi, teleport sistemi sayesinde ulaşım hiç de zor değil.
[Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]Teleport sistemi ve yaratıklardan bahsetmişken görevlere değinmemek olmaz; görevler, bilinenin aksine ayağımıza geliyor genelde. Yani gidip herhangi bir NPC’den görev almıyoruz. Bunun yerine otomatik olarak gelen görevleri yapıyoruz. Yeni görevler, arabirimimizin sağ alt tarafında beliriyor. Böylece biz oyuncular büyük bir zaman kaybından kurtulmuş oluyoruz. Irkımıza ne avantajlar sağlayacağını bildiren bu görevler, aynı zamanda RPG ruhunu da koruyor fakat yaptığımız görevler bilindik, “10 kurt, 20 kuzu” makrosundan sıyrılamamış. Bunun en büyük sebebiyse şüphesiz ki oyunun ağır bastığı yönün PvP olması. İlk başlarda level atlarken birazcık sıkıntı çekebilirsiniz ama bu sizi yıldırmasın. Dediğim gibi, 30. level’dan sonra her şey rayına oturuyor.Rising Force, PvP konusunda bir hayli iddialı bir oyun çünkü oyun içi dengeleri gayet oturaklı ve an itibariyle çok fazla sayıda silah ve zırh içermediğinden, iş direkt oyuncuların becerilerine kalıyor. “Chip Wars” adı altındaki PvP alanına sekizer saatlik aralıklarla üç kere girebiliyoruz. Genel hatlarıyla “free-for-all” sistemini benimseyen moddaki amaç, rakip takımın kulesini yıkmak. Takım olarak oynadığımız bu modu kazandığımız takdirde, bulunduğumuz madeni yedi saatliğine kontrol altına almış oluyoruz. Eğer üzerinizde gerekli eşyalar varsa bolca bu PvP arazisinde olacağınızı garanti edebilirim. Yine de 25. level’dan önce bu bölgede boy göstermeyi düşünmeyin bile. Hatta bazen 30. level bile yetmeyebiliyor. Bu arada, düşmanlarımızı öldürdükçe kazanacağımız “contribution” puanları sayesinde karakterimizin “rank”ini yükseltebiliyoruz.
Rising Force için söylenebilecek tek şey, güzel bir bilim kurgu oyunu olduğu. İşin MMO kısmıysa, halihazırda güzel olan oyunu farklı bir platforma taşımış. Kısacası, denenmeyi kesinlikle hak eden bir oyun Rising Force.
Similar topics
» SW Force Unleashed 2'den TV Reklamları
» Dead Rising 2
» Dead Rising 2 Hilesi
» Dead Rising iPhone İçin Duyuruldu
» Dead Rising 2
» Dead Rising 2 Hilesi
» Dead Rising iPhone İçin Duyuruldu
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz